Kaygı nedir sorusuna cevap ararken ilk olarak kaygı olmayanı ortaya koymakta fayda vardır. Yani kaygı ve korku arasındaki ayrımı açıklığa kavuşturmak gerekir. Her ikisi de temelde tehlikeye karşı gösterilen duygusal tepkilerdir. Aynı zamanda titreme, kalp çarpıntısı, terleme gibi fiziksel duyumlar da eşlik edebilir. Fakat ikisi arasındaki ayrım verilen tepkinin orantısında gözlemlenir.
Korku; kişinin karşı karşıya gelmek zorunda kaldığı tehlikeyle orantılı bir tepkidir. Kaygı ise tehlikeyle orantılı olmayan hatta çoğu zaman hayali bir tehlikeye karşı gösterilen tepkidir. Örneğin; çocuğu hafif bir soğuk algınlığı geçiren anne, çocuğunun ölümünden korktuğu zaman buna kaygı deriz. Fakat çocuğu daha ciddi bir rahatsızlığa sahipse buna korku demek gerekir.
Günlük yaşamda bu bağlamda hissettiğiniz kaygılı durumları düşünün; Sınavda başarılı olabilecek miyim?, O kızla konuşursam beni reddeder mi ?, Bindiğim uçak güvenli iniş yapabilecek mi?, Bu sevişme partnerimi mutlu edecek mi? , Onunla evlenirsem özgürlüğümü kaybeder miyim? ,Herhangi bir kaza sonucu ya da hastalıkla ölecek miyim? vb. Bunlar ilk bakışta kulağa tuhaf ve basitçe evham gibi gelse de, kişi için taşıdığı anlamlar derindir.
Hem korku hem kaygı tehlikeyle orantılı tepkilerdir. Fakat korkuda tehlike açık ve nesnelken, kaygıda gizli ve özneldir. Yani yukarıda bahsettiğimiz orantı esasen söz konusu kişi için durumun taşıdığı anlamla orantılıdır. Neden böyle kaygılı olduğunun sebepleri temelde kendisine yabancıdır.
Bazen kişiler, yaşadığı şeyin temelde kaygıdan kaynaklığını fark edemezler. Sadece depresyonda olduğunun, yetersizlik duygularının, cinsel yaşamdaki rahatsızlıklarının farkındadır. Ama şimdiye kadar kaygı yaşadıklarını, ya da geçmişte kaygı yaşamış olabileceklerinin hiç farkında değillerdir.
Kaygıdan kaçmanın yolları; mantığa uygun kılmak, inkar etmek, uyuşturmak, onu canlandırabilecek düşüncelerden, duygulardan, dürtülerden, durumlardan kaçınmak vb. dir. Fakat kişi neyin arkasına saklanırsa saklansın, kaygı yanıltmaz. Başka bir değişle diğer tüm duygular mış gibi yapılabilir, taklit edilebilir fakat kaygının konumu başkadır. Kişi kaygı durumunda yoğun bir acı ve çaresizlik hisseder. Hatta tepkilerindeki orantısızlığın farkına vararak, bu bir zayıflık ya da korkaklıkmış gibi durumlarına içerleyebilirler.
Kaygı içimizdeki bazı şeylerin değişmesi gerektiği yönünde örtük bir ihtar sunar ve içimizdeki bazı şeyleri tamir etmemiz için bir meydan okumadır. Hiç kimse bu meydan okumadan hoşlanmayacaktır. Hayatta en çok karşı olduğumuz şeyin; belli tutumlarımızı değiştirmek gerektiğini idrak etmek olduğu bile söylenebilir. Fakat değişim için harekete geçmek, derinlerde bir yerde acı veren tüm anlamları bulmak esastır.
Psikolog Gözde Gürsoy